Affet...
Olamadık... ama belli ki çok sevdik.
Zaman mı yanlıştı, biz mi eksiktik bilmiyorum.
Ama bildiğim şu ki: senin yanında ben, kendim gibi olabiliyordum.
Neşeliydim, huzurluydum…
Savunmasızdım, evet. Ama o savunmasızlık korkutucu değil, gerçekti.
Şimdi o hâlimden çok uzağım.
Ama seni görünce, o eski ben yeniden içime döndü.
Aklını ve kalbini yeniden avladım.
Ne düşündüğünü, ne hissettiğini ilk kez bu kadar net hissedebildim.
Ve bu beni öfkelendirmiyor artık ,sadece içimde yarım kalmış bir şeyin neden tamamlanamadığını anlamama yardım ediyor.
Bana gelmediğin için kırgınım.
Elimi tutmadığın için…
Birlikte susmayı bile seçemediğin o anlar için...
Senden vazgeçtiğim için kendime de kızgınım.
Belki korktum, belki yoruldum, belki de kaçtım.
Ama ne olursa olsun, o duygunun gerçekliğini inkâr edemem.
Biz bir mucizeye yaklaşmıştık.
Belki küçük, belki kısa, belki adını koyamadığımız bir mucizeydi bu.
Ama vardı.
Şimdi kalbim yeniden o hissi yokluyor.
Hâlâ bir yerlerde yaşayan, tamamlanmamış bir cümle gibi.
Ve şu an sana en çok ne söylemek isterdim biliyor musun?
Seni çok özledim.
Sadece seni değil; senin yanındayken olduğum halimi.
O huzurlu, saf, tedirgin ama içten beni.
Zaman geçti.
Ve ben sustum.
O suskunlukta bir şeyler kırıldı, bir şeyler kabuk bağladı… ama tam iyileşmedi.
Çünkü bazı duygular zamanla değil, ancak cesaretle iyileşir.
Bugün, bu satırları sana yazarken fark ediyorum:
Seni affetmek kadar, kendimi de affetmeye ihtiyacım var.
Çünkü bu yük sadece seninle ilgili değil.
Ben de eksildim, ben de hatalar yaptım.
Bu mektubu sana yazıyorum, çünkü içimde tuttuğum duyguların artık esir olmak istemediğini hissediyorum.
Ne seni geri çağırmak, ne de bir cevap beklemek için...
Sadece içimdeki “biz”i, artık özgür bırakmak için.
Belki bir gün yollarımız yeniden kesişir.
Belki hiç kesişmez.
Ama ben, o gün geldiğinde;
kendi içimdeki yarım kalan cümleleri tamamlamış,
seni ve beni bir yük değil, bir iz olarak taşımayı öğrenmiş biri olacağım.
İçimde taşıdığın yer hâlâ var.
Ama şekil değiştirdi.
Teşekkür ederim.
İçimdeki iyi olanı ortaya çıkardığın için,
beni ben gibi hissettirdiğin için,
ve en çok da, gittiğinde bile içimde bir ışık bıraktığın için.
Gitmen karanlık gibi geldi.
Ama belki de o karanlık, içimdeki ışığı daha net görebilmem içindi.
Hoşça kal değil belki...
Ama artık içimdeki sessizliğe bir selam:
Şimdi serbestsin. Hem sen, hem ben, hem de o yarım kalan mucize.